Mürekkebin döküldüğü an…

Hayatın en karanlık olduğu anlarda içsel bir aydınlanma yaşamamız olasıdır ama akışın içinde bunu fark etmek bir hayli zor. 

Büyük acılar zihninizin bulanıklığını ortadan kaldırarak salt kendiniz ile kalmanıza neden olur, bu da oldukça yüksek bir bilinç düzeyinde kendinimize dışardan değilde içerden bakabilmemizi sağlar. Paramparça edici bir süreç olduğunu kabul ediyorum. Bakış aynı bakış da, bazen manzara başka. Temelde aynı insanım ama başka gözlükler, eldivenler, şapkalar takıyorum zamanla.

Aynı tohumları ekip farklı şehirlerde suluyorum. Yeni sabahlara antika bir bakışla uyanıyorum. Tanıdık sokakları yabancı adımlarla arşınlıyorum. Tekrar, bir sınav aslında. Neyin sabit kalacağını görmek istiyorum. Sabit kalanı sahipleniyorum. Yolculukta abes duran hasletin, dar gelen kıyafetin, valize sığmayan kelimenin bana dair olmadığını, karakterimde maya tutmadığını biliyorum.

Sadeleşiyorum, içimde artakalanı çekirdek sayıyorum. Ben aslında bütün kalemlerle hep aynı çekirdeğin çemberini çiziyorum. İçimde asla yıkıcı bir fırtınaya dönüşmeyen bir iklimle, öfkem de kırgınlığım gibi kör değil artık. Demek istediğim kırıldıkça, hoyrat bir sessizliğe çekilmekte beis görmüyorum.

Şimdi beni tanıyanlar, eskiden beni tanıyanların bilmediği bir merhametle tanıyorlar. Sonrası yoğun bir sis ve sinsi bir sus payı, içimdeki incinmişliğime. Soru bildiren cümle ve kelimelerin sonuna konan işareti görmezsem soruyla cevabı ayırt edemiyorum pek. Yine de bu durak sorudan çok cevaba benziyor…

Haftaya Görüşmek Üzere.
Evrim ONUK

Paylaş:

Şimdi Keşfedin!

Yazılarım

Sana Dair

Kalbinde kelebeklerin uçuştuğu, hafiflediğin, ayaklarının yere basmadığı, yüreğinin pır pır çarptığı içinde tarifi zor bir heyecanla ellerinin titrediği nadir anlar vardır insan hayatında; Böyle anlar

Yazılarım

Deniz Kenarı

Yazım Kıştan ilkbahara yürüyoruz. Bir şarkı fonda; adımlarımı hızlandırır gibi durmaksızın akan, daha çabuk denize ulaşsın diye sokaklar ve tam nakaratta bulayım diye kendimi bir

L'Atelier SoHo